top of page

Kentsel Hava Kirliliğinde Tozların Yolculuğu

Güncelleme tarihi: 2 saat önce

ree

Bugün sizlere Tuna Öncü, Mehmet Metin Yazman, Fikret Ustaoğlu, Elena Hristova ve Bayram Yüksel tarafından İstanbul’un 29 farklı noktasından toplanan yol tozu örnekleri üzerinden yapılan araştırmanın sonuçlarını özetle olarak sunacağım. Bu çalışmada (Al, As, Cd, Co, Cr, Cu, Fe, Mn, Ni, Pb, Zn) gibi elementlerin mekânsal dağılımları, ekolojik riskleri, kaynakları ve insan sağlığıyla ilişkili olası etkileri incelendiği belirtilmiştir. Bilimsel yayın nature.com adresinde yayımlanmış olup, sitemizin dosya paylaşımı bölümünden pdf formatında indirerek ingilizce formatında inceleyebilirsiniz: Scientific Reports (2025) 15:30550 | DOI: 10.1038/s41598-025-11472-2


İstanbul’un 29 farklı noktasından toplanan toz örnekleri öncelikle uygun şekilde kurutulmalarını sağlamak amacıyla 40 °C’de 24 saat süreyle işlemden geçiriliyor. Ardından, daha iri parçacıklardan ince partiküllerin ayrılması için (63 μm) gözenekli bir elekten geçirildikten sonra ince fraksiyonlar, bütünlüklerini korumak amacıyla ileri analizler yapılıncaya kadar 4 °C’de muhafaza ediliyor..


Evet bu çalışmadan ne anladınız?


Burada ne yapılıyor böyle diye sorabilirsiniz inanın bende sordum ve dürüst olmak gerekirse anlamak zor. Çalışmaya ilişkin bilgiler daha ayrıntılı ve uzun, ve uzmanlık alanı gerektirdiği için sadece bu kadarını paylaşıyorum. Yani toz tanelerinin yaşam kaliteniz hakkında bilgi verebilmesi için nasıl bir yolculuk geçirdiğini sizde öğrenin istedim yarın unutacak olmamıza rağmen. Toz taneciklerini de parmak izi gibi düşünebilirsiniz. Bundan sonra toz tanesi denildiğinde bunu hatırlayacaksınız.( 63 μm) gözenekli bir elek)


Kentsel yol tozu incelemesinde potansiyel olarak toksik elementlerin bulunmasına neden olan faktörler araştırıldığında 3 ana neden tespit edilmiştir. Bu arada tespit edilen veriler PMF olarak adlandırılan ( positive matrix factorization) özetle kaynak ayrıştırma yapan ve istatistiksel bir modelle elde edilen sonuçlara dayanıyor. Evet önemli ana üç temel sorun olarak, Trafik emisyonları; krom (%81,7), bakır (%76,8), kurşun (%58,2) ve çinko (%62,6) , yakıt yanması, fren aşınması ve lastik sürtünmesi gibi araç kaynaklı faaliyetlerin toksik metal kirliliğinde temel rol oynadığını gösterdiği, Doğal ve toprak kökenli  olarak; arsenik (%47), alüminyum (%29,7) ve nikel (%24,4) bu durumun, jeolojik yapı ve toprağın yeniden havalanmasının metal yayılımına neden olduğu, Endüstriyel olarak; kadmiyum (%39,9), manganez (%46,4), kobalt (%41,4) ve demir (%28,2) oranlarının atık su kirliliğinin etkisini yansıttığı sonucuna varılmıştır.


Araştırma sonucunda İstanbul için hesaplanan genel Hava Kalitesi İndeksi (AQI) değeri 40 olduğu ve bu değerin Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı (U.S. Environmental Protection Agency) ve Dünya Sağlık Örgütü rehberlerine göre ‘İyi’ (0–50) kategorisi içerisinde yer aldığı tespit edilmiştir.


İstanbul hava kalitesi endeks değerinin iyi olarak tanımlanan değerin içinde olmasına rağmen İstanbul’da trafik kaynaklı metallerin (Pb, Cu, Zn), (Kurşun, Bakır ve Çinko ) sağlık risklerine en büyük katkıyı yapan unsurlar olduğu, aynı zamanda yeniden havalanma (rüzgar dolasıyla tozun yukarı kalkması gibi düşünebilirsiniz ya da dolaşımı) potansiyelleri nedeniyle hava kalitesi açısından da ciddi bir endişe kaynağı olduğu sonucuna varılmış. (Bunun yanı sıra yetişkinlerin için sınırda olan tehlike, çocukların daha yüksek miktarda toz yutması, daha düşük vücut ağırlığına sahip olmaları ve fizyolojik açıdan daha hassas bir yapıya sahip bulunmalarından dolayı tekrar edebilen solunum problemleri neden olabileceği belirlenmiştir.


Araştırma sonunda çözüm önerileri bakıldığında düşük emisyona dayalı ulaşım teknolojisi ve yeşillendirme gerektiğini vurgulamışlardır.


Evet, eğer buraya kadar okuduyusanız şunu diyebilirsiniz, ben sokağa çıktığımda bunu görebiliyorum. Elbette hakslısınız bu kaotik yapı özellikle yeşil alanın az olması ve araçların kirlettiği ortam gözle görülüyor! Ancak bilim insanlarının da bu sorunları ölçülebilir değerler ile ifade etmesi gerekmektedir. Bu sebeple bu araştırmayı bu sayfaya taşımak ve kendi yorumlarımla özetlemek istedim.


Bugün İstanbul kentleşme olarak dikkate alındığında bırakın yeşillendirmeyi artık balkonları olmayan daha doğrusu balkon varmış gibi bir estetik katan evler çok uzun zamandır yapılıyor hatta yapıldı. Ayrıca inşaat yapılabilir arazinin tamamı da konut amacıyla kullanılıyor. Yani uzun L balkonları ve sosyalleşebileceğimiz bahçeleri bizler de özlüyoruz. Diğer taraftan sizlerinde bildiği üzere İstanbul ilçeleri her üç yılda Manhattan gibi bir yapıya evriliyor. Dolayısıyla bu dikey mimari, sermayenin tercihi ve araç kullanım oranının yüksek oluşu ve yeşillendirilebilinir alanların daralması hepsini birlikte dikkate alırsak bu yazıyı okumaya gelen bir genç arkadaşımızın kentleşme algısını, yani şehir algısının çok farklı olması gerekiyor ki İstanbul’da kalmayı tercih edebilsin. Yani yeni nesilin normlarının bu yapının içinde olması gerekiyor ki (dikey mimari, hızlı network yapı, daha az yeşillendirilmiş alan, daha hızlı iletişim/ulaşım imkanları) gerçek doğayı gördüğünde özlemini çekeceği birşey hissetmesin. Dikey mimarı tercihi ve yeşil alanların daralması sorunu gittikçe büyüyor. Konu düşük emisyona sahip ulaşım araçlarına gelince bu araçların üretiminde kullanılan (Lityum, Kobalt, Nikel, Manganez) madenlerin doğaya verdiği zarar hakkında tartışma da devam ediyor.


Gezi sırasında yakaldığım güzel bir anı burada dursun. Yukarıda norm anlatırken normali zaten buna benziyordu ;)

Konumuza, toksik metaller içeren toz zerreciklerine dönelim. Biliyorsunuz bazen sizler görünmeyen düşmanlarınıza karşı savaşırsınız. Mesela bardakları yıkayan kimyasal deterjanlarınız vardır mikropları öldürdüğünüze inandırıldığınız ve ya evinizi temizlerken ultra işaretli temizlik maddeleri ile bir yandan mikrop öldürmek isterken diğer yandan kimyasal ile kendinize zarar verirsiniz. Mikroplardan koruduğuna inandığınız maskeleriniz vardır açık havada sizi koruduklarına inandığınız. Açık olmak gerekirse toz zerreciklerine karşı bireysel olarak savaşma şansımız zor gibi gözüküyor. Diğer taraftan kentleşme oldukça çok yönlü ele alınabilecek bir problem kesinlikle bireysel değil ve sorun büyüyor. Bu sorunların yanında bir de mikroplastik sorunumuz var. Son yıllarda Tübitak’ın yayınlarını takip ederseniz sıkça gökyüzünden düşen mikroplastikler hakkında yapılan çalışmalar yayınlanıyor. Yani heryerden kuşatılmış bir gökyüzü olduğu gerçeği var.


Çoğu zaman kendi aramızda şaka yollu gene kafamıza pislik yağıyor desek de bilimsel veriler de bunu doğruluyor. Özetle İstanbul’’u bekleyen gerçekten büyük bir sorun var ama gerçek olmayan sorunlar da gerçekmiş gibi sunulabiliniyor ve bir de toplumun isteyerek kendi adımları ile artmasına neden olduğu sorunlar var. Ve malesef biz görünmeyen tozların yolculuğunu en mikro hali ile ortaya çıkarıp tespit edebiliyor iken görmemiz gerekenleri görememeye başladık diye düşünüyorum. Doğal olan ile olmayan yer değiştirdiğinde ve bu toplumlarca ayırt edilemez hale geldiğinde yukarıdaki videoda olduğu gibi yüzlerce insan arasından sadece birkaç kişi bu mutluluğu görebiliyor olcak.

1 Yorum


Misafir
2 gün önce

😶‍🌫️

Beğen
bottom of page